Dadanan ile kurdurana dafar olmaz.
Dadandırma kara gelin, dadanırsa gene gelir.
Dağ adamı, hasta eder sağ adamı.
Dağda gez, bélde gez; insafı elden bırakma.
Dağdaki kekliğin bini bir paraya.
Dağ ne kadar yüksek olsa yol üstünden aşar.
Damla damla göl olur, damlacıktan sel olur.
Dana kalan dona kalır.
Dan gelsin, hayrı beraber gelsin.
Davanın kötüsü olmaz.
Değme sarhoşa, yıkılana kadar gitsin.
Değirmene gelen nöbetiyle.
Değirmenden gelenden pağaç umarlar.
Dayım dayım düğün olmaz, kâhkeci kapıya gelmez.
Davetsiz gelen (veya giden) döşeksiz oturur.
Davanın (döğüşün) meyvası yenmez.
Dar günün ömrü kısa olur.
(yahut: Kara günün ömrü az olur.)
Delilik gider, yeli gitmez.
Delinin uyuklaması da deli, sayıklaması da.
Delinin değirmenini yel dönderir.
Delinin başı ucunda yatmaktan, akıllının
ayağı ucunda yatmak hayırlıdır.
Delikli taş yerde kalmaz.
Deli ile gitme yola, başına getirir belâ.
Deli evden olmadıkça doyulmaz.
Deli, dağı dolandığı değil, sahibini de dolandırır.
Dert gezmiş, derman beraber gezmiş.
Dert de el ele yapışır gelir; keyif de.
(veya: Dert de gelirse elele yapışır; keyif de gelirse.)
Dereyi, tepeyi sel bilir; iyiyi kötüyü él bilir.
Densizin devesi çansız öter.
Densiz deve kuyruğu (taşağı) «deh» demeden sallanır.
Demircinin canı demirden berk gerek.
Demirci deli gerek, nacar akıllı.
Deliye geçit yoklatırlar.
Dert gitmez, değişir.
Dert (hastalık) kantarla girer (gelir);
mıskalla çıkar (gider).
Dert söyletir, aşk yırlatır. (yahut: «Dert inletir,
aşk söyletir! «Aşk yırlatır; dert söyletir.»)
Deve bir pula, pul olmazsa neynemeli?
Deve, deve yerine çökmez mi?
Deve kulağından aksamaz.
Devenin derisi eşeğe tay olur.
Deve suyu bağıra bağıra geçer.
Deveyi yük değil zelber yıkar.
Deveyi yardan atan bir tutam ot.
Deve sahibi şan sahibi; koyun sahibi mal sahibi;
yeler onmaz bağ sahibi.
Deveye burç lâzım olursa boynunu uzatır.
(yahut: Deveye burç lâzımsa boynunu uzatsın).
Dışarı gidenin işini Allah bilir.
Dikeni battığı yerden çıkarmalı.
Dilden gelen elden gelmez.
Dilenci dilenciyi istemez, ev sahibi ikisini de istemez.
Dilenci küsmüş, kısmetini kesmiş.
Devletlinin karnı gén gerek.
Dil küçük, cürmü büyük.
(veya: Dilin cirmi küçük cürmü büyük.)
Doğru bir minare var; onun da içi eğri.
Doğan doğandan tatlı; doğacak ondan tatlı.
Diş uykudan sonra olur.
Dirlik nerde, devlet orda.
Din yıkılmazsa düşman yıkılmaz.
Dilim, bana giydirir kilim!
Dil epsem, baş esen.
Dostluk başka hesap başka.
Dost evinde başını bağla; düşman evinde tırnağını kes!
Dost dost gerek, m'amele dürüst gerek.
Doğru söz katarından belli olur.
Doğru söyliyenin tepesi delik olur.
Doğruluk dost kapısı.
Doğuran avrat Azraili yenmiş.
Düğün seninse de duvarı tuta tuta oyna.
Düğünü okuyucu boklar.
Düğün aşiyle dost gönüllenmez.
Duvarı lem, yiğidi gam yıkar.
Dut (veya: söğüt) suda dura dura olur abanız,
çoban kapıda kala kala olur babamız.
Dut kurusiyle yâr sevilmez.
Dostun udu, cehennem odundan beter olur.
Dostun malını düşman gibi yemeli.
Dünya bir, işi bin.
Dünya bir yağlı kuyruk, yiyene aşk olsun!
Dünya gençten gence, dinçten dince.
Dünya kötünün başına dar.
Dünyanın iki başı bir gelmez.
Dünyanın tadı göz, aşın tadı tuz, evin tadı kız.
Dünyayı umutnan (ümit ile) yemişler.
Düşmanın karınca ise de hor bakma
(veya: kork, yahut uyanık dur).
«Düt!» demeye dudak gerek!