Daban döşemek.
Daban döşürmek.
Dadandın tatlı helvaya.
Dağda gezen, s...i sızan bizi bulur.
Dağ dayısı, tavşan ammisi.
Dağnahısı gün.
Dahra girdi, mahra girdi.
Dabandan almak.
Daldan eğme mi? Kökten sürme mi?
Damdaki iti hayata sıçırttık.
Dambır dumbur nerde, deli kız orda.
Damarı kırık.
Damağına tat değmek.
Dal t..ak.
Dal omuz etmek.
Dalda, budakta, gözde, çapakta.
Dal akıl yatmak.
Dansayanda dağ kadar.
Dap diri sıçramak.
Dandana takmak.
Dan bokunu yıldızda sıçmak.
Dam yanarsa sıçan da (beraber) yanar.
Damdumu nerde, Şam Hatın orda.
Damdan (minareden) düşse ayağı üstüne düşer.
Dam dolusu ekmek gerek.
Dananın kazığı kopmak.
Değirmen sele gitmiş; cakcakısını (şakşakısını) arıyor.
Değme bana değmeyim sana.
Değirmende unu yok nöbet diye baş yarar.
Değirmende unum yok, başım gider kavgaya.
Değirmende unluğun var; tevekkülün tam.
Dayamacaya getirmek.
Davul onun omuzunda, çomak başkasının elinde.
Dava tepsolmak.
Darılan darı çöreği yesin.
Dedem Tekit yılından kalma.
Deli depek.
Demirciden kömür almak gibi.
Demek etmek.
Delme takma.
Delinmedik kaba girmek.
Deliden uslu haberi.
Deh etmek.
Deh düşmek.
Deve ne, taşağı ne?
Deven dal mı kanırıyor?
-Deve gördün mü
- Vele kulağı.
Deveden düşmüş, hop hopuyu elden bırakmıyor.
Deve dabanı, kaz ayağı!
Dert deli Ahmet'in başında.
Derimden donumdan çıktım.
Derdi, başı.
Deve darı söylemek.
Deveyi havıdiyle yutmak.
Dışlık depmek (bir kimseyi).
Dışı hayhaylı (kalaylı), içi vayvaylı.
Dey demey.
Devrisi gün.
Deveyi düze çıkarmak.
Deveyi düğüne çağırmışlar: «Dudağım yirik (kalın)
söyliyemem; dabanım büyük, oynıyamam.» demiş.
Deveye «Niçin boynun eğri?» demişler;
«Nerem doğru ki?» demiş.
Deveye «Kârın ne?» demişler, – Kazazlık.
– Yakışır ince bileklerine (topuklarına).
Dibi kırmızı (yeşil) mum mu saldım?
Diline yürük.
Diline getirdiğini eline getirmek.
Dili kurtlu.
Dili her şeye dönmek.
Dilde pay bitmek.
Dil damak.
Dibini soğutmamak.
Dibini dövmek.
Dibine yakmak.
Dişine mi yattın?
Dişi kitlenmek.
Dipli bucaklı.
Dişe dohanır.
Diş diş olmak.
Direzin sökmek.
Dipten kapıya.
Din Muhammet dini, ekmek buğday ekmeği, yol Halep yolu.
Dil otu yemiş.
Dirlik etmek.
Doldururken dökmek.
Dolu dol başında.
Doğru söylerse dinine zararı var.
Doğmamış (doğmadık) oğlana don biçmek.
Doğdu kuyruk, kalmadı koruk.
Dizginine vurmak.
...diyen pazarı.
Dişini çekmek.
Donuztopu.
Döneği tez.
Dut gölgesi, it gölgesi.
Duymuş gelmek.
Düğüm çalmak.
Dük atmak.
Dümbücük nerde, Fatmacık orda.
Dünya şar bedesten olmak.
Dünyayı ters eşeğe bindirmek.
Düzünüp koşunmak.