Delme takma.
Demek etmek.
Demirciden kömür almak gibi.
Deve ne, taşağı ne?
Deven dal mı kanırıyor?
-Deve gördün mü - Vele kulağı.
Deveden düşmüş, hop hopuyu elden bırakmıyor.
Deve dabanı, kaz ayağı!
Dert deli Ahmet'in başında.
Derimden donumdan çıktım.
Derdi, başı.
Deve darı söylemek.
Deveye «Kârın ne?» demişler, – Kazazlık. – Yakışır ince bileklerine (topuklarına).
Deveye «Niçin boynun eğri?» demişler; «Nerem doğru ki?» demiş.
Deveyi düğüne çağırmışlar: «Dudağım yirik (kalın) söyliyemem; dabanım büyük, oynıyamam.» demiş.
Deveyi düze çıkarmak.
Deveyi havıdiyle yutmak.
Devrisi gün.
Dey demey.
Dışı hayhaylı (kalaylı), içi vayvaylı.
Dışlık depmek (bir kimseyi).
Diline yürük.
Diline getirdiğini eline getirmek.
Dili kurtlu.
Dili her şeye dönmek.
Dilde pay bitmek.
Dibini soğutmamak.
Dibini dövmek.
Dibine yakmak.
Dibi kırmızı (yeşil) mum mu saldım?
Dil damak.
Dişi kitlenmek.
Dişine mi yattın?
Dişe dohanır.
Diş diş olmak.
Dirlik etmek.
Dil otu yemiş.
Direzin sökmek.
Din Muhammet dini, ekmek buğday ekmeği, yol Halep yolu.
Dipten kapıya.