Ne şiş yansın, ne kebap gövünsün.
Ne taşkın, ne şaşkın.
Ne var.
Ne yer, ne yedirir; tükürür mundar eder.
Nice bir?
Nice ki?
Noldu noldu böyle oldu.
Nutku kurumak.
Nüsübet dellâlı.
Ocağı kör kalmak.
Ocağında kül görmüş.
O da çıksın bir tahta; salınsın birkaç hafta.
O dolabın beygiri değil.
Odun obası, meşe sopası.
Of değil tövbe!
Oğlan evinde dambır dumbur, kız evinin haberi yok.
Oğlan gider it getirir, kız gider yiğit getirir.
Oğlan mısın, kız mısın?
Oğlan (él) yer oyunu gider, çoban yer koyuna gider.
Oğlu yetişmiş koca gibi.
O günün behrinde.
Oklavadan saca.
Okta sapanda durmamak.
Oldu (da) bitti çın kabak.
Olduğu bir günden.
Olduğu olduk yerde bırakmak.
Oldum olasıya.
Olursa çat pat, olmazsa aç yat.
Olursa yedi çıra yakar; olmazsa karanlıkta yatar.
Oma durmak.
Omuz zoriyle.
Ona da mı kabın var?
Ondan kelli.
On doğurmuş Osman anası.
Onmadığını ölmediğine saymak.
Ordan éyle.
Ortalığı tahne pekmez etmek.
Ortalık tatlıcak.
Osurma, sıçma, Abdullah Ağa hıyar ekiyor.
Osuruğu cinli.